Dünya artık VUCA dönemine girdi. Bu dönemde iş yapmak, özellikle de sürdürülebilir büyüme ve karlılık yakalamak eskisine kıyasla oldukça zor. VUCA döneminin farkında olmak, bu döneme uygun stratejiler geliştirmek ve yönetim modellerini kullanmak artık başarı için kaçınılmaz olmuş durumda. Kafayı kuma gömerek, geçmişteki başarının gelecekte de tekrarlayacağını ummak artık gerçekçi bir beklenti değil. İş adamlarımız ve şirketlerimiz, bu gerçeğin farkına ne kadar erken varırlarsa, o kadar başarılı olacaklar.
Peki nedir sık duymaya başladığımız bu VUCA denilen kavram?
“VUCA”, akademi ve iş dünyasında yaygın olarak kullanılmaya başlanmış ve Volatility, Uncertainty, Complexity ve Ambiguity kelimelerinden kısaltılmış, genel koşul ve durumların oynaklık (değişkenlik), belirsizlik, karmaşıklık ve muğlaklığını tanımlamak için kullanılan bir akronim. Soğuk Savaş döneminin bitişi ile birlikte, bozulan siyasi dengeler, kürselleşme, liberalleşme, teknolojik değişim hızı, siyasi değişim, toplumsal ilerlemeler ve kültürel çeşitliliğin artması ile önce askeri alanda, sonra da sosyal bilimler alanında kullanımı artmış bir kavram.
Bu dört element, organizasyonların iç ve dış çevreleri ve kapsamlarını şekillendirmekte. Bir başka ifade ile kar amacı gütsün veya gütmesin tüm organizasyonların strateji, yönetim, organizasyon, karar verme, iş yapış, iletişim, kurum içi liderlik, kurum içi girişimcilik, problem çözümü, risk yönetimi gibi parametreleri üzerinde etkili oluyor.
VUCA dönemi esasen şirketlerimiz için bir risk ve fırsat dönemi. Riskleri ve fırsatları optimize edecek yönetim, organizasyon ve karar sistemleri oluşturmak VUCA döneminden sağ çıkmak veya daha iyisi güçlenerek çıkmak için önem taşıyor. VUCA dönemi, piyasalarda ve reel pazarlarda belirsizlik ve oynaklığın tavan yaptığı, muğlaklık içinde karar alınması gereken, teknoloji ve iş yapış biçimlerinin sürekli değişimi ve gelişimi ile karmaşıklığın insan adaptasyonundan çok daha hızlı ilerlediği bir dönem olduğundan, bu dönem ile başa çıkabilmek için yönetim bilimi ve teknikleri açısından kültürel bir dönüşüm gerçekleşmesi gerekiyor.
Y ve Milenyum kuşaklarının VUCA dönemine daha uygun kuşaklar olması iyi haber. Öte yandan, VUCA dönemini fark edip, VUCA’ ya karşı gerekli strateji, yöntem ve araçları ortaya koyması gereken, bunları yönelik sistemleri tasarlaması gereken kuşaklar hala 40, 50, 60 ve 70′ li kuşaklar. Sorun da tam burada başlıyor. Çünkü eski kuşaklar bu değişim ve dönüşümün “evrim” boyutunda olduğunun farkında değil. Bu kuşaklara göre, karların düşüşü, büyümenin azalması, pazar kayıpları, inovasyonun gerilemesi konjonktürel. Bunun bir evrim dönemi olduğuna inanmıyorlar. Herşeyin eskisi gibi olacağına, o tatlı karlılıkların yeniden yakalanacağına inanıyorlar. Oysa endüstri dönemi 30 senedir tamamlanmış durumda. Hatta bilgi çağı bile kapanmak üzere. Yeni bir çağ kendisini VUCA’ nın ışığında gösteriyor. Big data, industry 4.0, nesnelerin interneti, yapay zeka gibi kavramlar ve araçlar hep yeni dönemin öncülleri.
Şirketler olarak bu öncülleri, VUCA’ nın bu sinyallerini doğru algılamaz isek, geleneksel strateji, yönetim, organizasyon ve iş modelleri ile sürdürülebilir bir başarı sağlamamız imkansız. Çağın ruhunu doğru okuyan ayakta kalırken, okuyamayan tarih sahnesinden silinecek. Bu ülkeler için de böyle. VUCA dönemine uygun üretim teknikleri ile katma değeri yüksek ürün ve hizmetler üretemeyen, kendine yetemeyen, inovasyonu daimi kılamayan devletler de en geç 100 sene içinde tarih sanesinden silinecek.
Her devletin, her şirketin, hatta her bireyin VUCA kavramını ciddiye alıp, kendisini bu kavram ve bu kavram ile gelen yeni koşul ve durumlara karşı hazır kılması gerekiyor. Özellikle iş dünyasında, VUCA’ ya karşı bir duruş ve buna bağlı stratejiler geliştirmek önem taşıyor. Adaptif liderlik kavramı ön plana çıkıyor. Adaptif liderlik kavramını daha sık duymaya çalışacağız.
VUCA döneminin belki de üzerinde en sık tartışılacak konularından bir tanesi de risk yönetimi olacak. Organizasyonlarda kurumsal risk yönetimi mekanizmaları kurulması ve bunun yönetim sistematiğinin en temel noktasına yerleştirilmesi, VUCA’ ya karşı elimizdeki en etkili cevaplardan bir tanesi olarak gözüküyor. Risk duyarlılığı ve risk farkındalığı yüksek, risk olgunluğu üst seviyede şirketlerde, risk ve fırsatların, en optimal şekilde yönetildiği, risk iştahının, stratejilere doğru yansıdığı ve gaz ve frenin doğru kompozisyonlar ile kullanıldığı görülüyor.
Artık yönetim araç ve tekniklerinin hiç bir tanesi tek başına anlam ifade etmiyor. Bir bütün içinde tanımlanmış etkileşimli roller olmaksızın bu sistemler, güçlü bir etki meydana getirmiyor. Örneğin iyi süreç yönetimi olmadan, risk yönetimi, iyi risk yönetimi olmadan ise stratejik yönetimin tel başına bir etkisi olmuyor. İyi bir iç denetim fonskiyonu yok ise, risklerin kontrol altına alındığı iç kontrol sisteminden yeterli fayda sağlanamıyor. İnovasyon için yatay örgüt ve yetkilendirme gerekiyor, ancak çağdaş bir İK fonksiyonu yok ise, yatay organizasyon şirketi iyice dibe götürebiliyor. Sağlıklı işleyen bir performans yönetimi sisteminiz yok ise, ne stratejik yönetim ne de EFQM gibi mükemmellik modelleri beklenen katkıyı yapamıyor.
Tüm bu araç, sistem ve süreçler, ancak VUCA merkezli, doğru bir yönetim çerçevesi içinde ve birbirleri ile ilişki ve etkileşimler doğru tanımlanarak oluşturulduğunda ve uygulandığında değer katar hale geliyor. Aksi halde, bunların hepsi birer gider merkezi, organizasyonu gereksiz yere yoran enerji emiciler olarak dikkat çekiyor.
Bu alanların her birinin ayrı ayrı uzmanları var. Bu uzmanlar, elbette ki uzmanlaştıkları alanları sonuna kadar savunuyor. Bu araçların geçmişte olduğu gibi VUCA döneminde de işe yarayacağını iddia ediyorlar. Oysa bu iddialar şimdiden çürümeye başladı. Medyayı dikkatle takip ederseniz, işlerin son 10 yılda çok değiştiğini göreceksiniz. ABD veya dünyanın pek çok gelişmiş ülkesinde, en büyük şirketler listeleri sürekli değişiyor. Dünyanın bir zamanlar en güçlü, en iyi yönetilen şirketleri küçülüyor, listelerde alt sıralara düşüyor, önemini eskiye kıyasla kaybediyor. Artık yeni şeyler söyleme zamanı geldiği görülüyor.
VUCA döneminde yönetim, bir veya birkaç yönetim sistemi veya aracının ayrı ayrı veya birlikte kullanıldığı bir yönetim anlayışı olmayacak. Artık, tüm sistemleri birlikte çalıştıracak çerçeveler (framework) ve yönetim modelleri geliştirilmesi, bunun da yerel kültür gözetilerek yapılması gerekiyor. Özellikle ülkemiz iş dünyasında, yabancı yönetsel araç ve modellerin ayrı ayrı beklenen faydaları sağlamadığı görüldüğünden, bunların ayrı ayrı değil, bir bütün içinde ve entegre olarak, makro ülke kültürümüze ve mikro kültüre (organizasyon seviyesi) uygun olarak yapılandırılması gerekiyor.
Bu araçlar içinde, kurumsal risk yönetiminin (COSO KRY veya ISO 31000 çerçeveleri baz alınabilir), bu entegrasyon için uygun bir birleşme zemini olabileceğini düşünüyorum. Özellikle revize edilen COSO 2016 çerçevesi taslağı, içindeki bazı yapısal eksiklere rağmen, iyi bir birleşme zemini olarak tüm önemli yönetsel sistem ve araçları, yerel kültür ile harmanlamak için iyi bir fırsat olabilir.
İlerleyen günlerde COSO’ nun taslak ERM (KRY) çerçevesi üzerine Denetim Evreni programında bazı görüşlerimi paylaşacağım. Bu görüşlerin özeti, VUCA döneminde başarıya yönelik entegre, sistemli bir yönetim modelinin, COSO KRY Çerçevesi temel alınarak oluşturulması olacak.
Tebrik ederim Hocam, yine güzel bir yazı kaleme almışsınız. Bu değişim şirketleri derinden etkileyecek; ayak uyduramayanlar bedelini ağır ödeyecekler. Denetim ve risk yönetiminin bakış açısı da çok değişecek. Bizler bu değişimi daha erken kavramalı ve değişimin öncüleri olmalıyız.
Teşekkürler Mehmet Bey, siz ve ekibinize iç denetim faaliyetlerinizde başarılar dilerim.
merhaba hocam
ben MAYEMden öğrenciniz ve meslekdaşınız ilker..sorum şu:
bu kavramlar niçin öncelikle askeri alanlarda kullanılmaya başlanıyor?..Acaba dünya yönetimi üstü kapalı bir askeri düzen/düzenlemeler ile mi çekip çevriliyorda biz sonradan mı uyanıyoruz??
görüşleriniz benim için önemli..,
saygılarımla