Hollanda ile 6.6 milyar USD’lık bir dış ticaret hacmimiz var. Yaklaşık 3.5 milyar USD ihracatımız var. İhracat- ithalat dengemiz 500 milyon USD fazla veriyor. Bu anlamda önemli bir ülke. İhracatımızda otomotiv, tekstil, petrol ve minerallerden elde edilen yağlar ön planda. İthalatta ise demir çelik döküntü ve hurdaları, poliasetaller, polieterler, epoksit-alkdi reçineler, petrol yağları, minerallerden elde edilen yağlar ve traktörler ağırlıklı.
Almanya en fazla ihracat yaptığımız ülke. 2016 sonu itibariyle yaklaşık 14 milyar USD ihracat yapmışız. Toplam ihracatımızın %10’ u. İthalatta ise Almanya ikinci sırada. Almanya’dan 25.5 milyar USD’lık ithalat yapmışız. Toplam ithalatımızın, Ticaret hacmi yaklaşık 40 milyar USD. İthalatımızda ağırlıklı sanayi ürünleri var. İhracatımızda da ağırlıklı sanayi ürünleri var. Yani sanayimiz açısından çok önemli bir ülke. Almanya’nın 2002-2014 arası ülkemize doğrudan sermaye yatırımı 8.9 milyar USD.
Bu iki ülkeyle de siyasi kriz yaşamaktayız. Ne hükümetimiz, ne de bu ülkelerin hükümetleri geri adım atacak gibi durmuyor. O halde, bu durum tıpkı Rusya ile yaşanan krizin turizm sektörünü vurduğu gibi bazı sektörleri etkileyecek.
Bu uluslararası kriz durumu, Almanya ve Hollanda ile çalışan ve Almanya ile Hollanda’da yatırımları bulunan Türk şirketleri ile ülkemiz ile ticari faaliyetleri olan, ülkemize yatırım yapmış Alman ve Hollandalı şirketler açısından pek çok riski beraberinde getiriyor.
Şirketler açısından bu durum çok ciddi sonuçlar doğurabilir. Eğer Almanya veya Hollanda ile ticari faaliyetleri olan bir şirketiniz var ise bugünden bazı tedbirleri almanız gerekiyor. Kısaca stratejik risk yönetimi yapmanız gerekiyor.
Rusya ile yaşanan siyasi krizin ekonomiye ve turizmcilere olan etkilerini tecrübe etmiş bir iş adamı/iş kadını olarak, şimdi benzer bir krizin sizin açınızdan ne anlama gelebileceğini ve bu durumdan en az zarar ile nasıl çıkabileceğinizi düşünmeniz gerekiyor.
Hele de Almanya ile çalışan bir şirketseniz.
İkili ticarette el değiştiren ürünler açısından Türkiye’nin en bağımlı olduğu ülke Almanya. Yüksek oranda uzmanlaşmış Alman şirketlerinin Türkiye’ye sattığı makine, elektronik ve kimyevi ürünler başka ülkelerden kolay alınamaz.
Bu durumda bu tür ürünleri hammadde, ara mamül veya ticari ürün olarak ithal eden bir şirketseniz, bu durumda önemli bir stratejik risk olan “kaynak bağımlılığı riskini” yönetmeniz gerekiyor. Yani hammadde konusunda acilen farklı ülke ve tedarikçiler ile çalışma imkanlarını araştırmanız gerekiyor.
Almanya karşılığında Türkiye’den tekstil ürünleri ve gıda maddeleri ithal ediyor. Almanya bu ürünleri Türkiye dışındaki ülkelerden de kolaylıkla temin edebilir. Çin ve Bangladeş Almanya’nın tekstil ihtiyacını rahatça karşılayabilir. Gıda maddesi ithal edilebilecek ülkelerin sayısı ise çok daha fazla.
Bu durumda, bu tür ürünleri ihraç eden bir şirketseniz, sizin açınızdan durum daha da riskli. Kendinize hemen ve vakit kaybetmeden alternatif pazarlar bulmanız, pazarlama kanallarınızı iyi çalıştırmanız ve farklı stratejiler geliştirerek, iç ve dış pazara yönelik hızlı inovasyonlar yapmanız gerekiyor.
Şu sıralama bağımlılık ilişkisini açıkça ortaya koyuyor: Almanya Türkiye’nin bir numaralı ticari ortağı. Almanya’nın ticari ortakları arasında Türkiye’nin yeri ise 13′üncülük. Bu, Türk şirketleri Alman şirketlerine göre daha fazla riskle karşı karşıyalar demek.
Önceki yazılarımı takip edenler bilirler. Dünyada her an herşeyin olabileceği bir döneme (VUCA) giriliyor, dikkatli olalım demiştim. Yeni normal bu. Eski iş yapış biçimleri, standart iş yaşamı, standart pazarlar ve kolay karlar dönemi bitiyor. Kimseyi ürkütmek ve huzurunu kaçırmak istemem ama deve kuşu misali kafamızı kuma gömerek bu gerçeklerden kaçınamayız.
İşte düne kadar mutlu mesut çalıştığımız Hollanda ve Almanya. Önümüzde yönetmemiz gereken bir belirsizlik dönemi var. Buna ne kadar erken adapte olursak o kadar iyi.
Bu sadece Almanya ve Hollanda için de geçerli değil. Yurt dışında diğer AB ülkeleri ile benzer sıkıntıları yaşamamız da olası. Bu ülkeler ile ticaret yapan tüm şirketler alarma geçmeli, sorunlar krize dönmeden, risklerini yönetmeli.
O zaman ne yapmalı?
Şirketlerimiz, acilen Yönetim Kurulu ve üst yöneticileri ile toplanarak, stratejik hedeflerini, stratejilerini ve risk yönetim planlarını gözden geçirmeli. Bunu hızlı yapmalılar. Dış pazar, tedarikçi, iç pazar, maliyet, gider, verimlilik, inovasyon gibi parametreler üzerinde düşünmeli, stratejilerini yeniden gözden geçirmeliler.
Şu an özellikle Almanya ve Hollanda ile çalışan şirketler açısından bundan önemli, bundan acil iş yoktur. Pazartesiden itibaren tüm toplantıları iptal edip, stratejik risklerinizi üzerinde çalışmanız gerekiyor.
Ne de olsa riskini yönetemeyen, krizini yönetmek zorunda kalır.
Tespitleriniz çok keskin olmuş.
Rusya ile yaşanan krizde turizm etkilendi ve alternatifi Ülkeleri çok olan bir sektör. Almanya ve Hollanda ile muhtemel krizde alternatif pazarları çok zor olan sektörlerin etkilenmesi kolay olmasa gerek. Tekstil için konuşuyorum: Almanya’nın Türkiye’den vazgeçmesi kendi içinde birçok küçük ve orta ölçekli şirketin krize girmesi demektir. Bu küçük şirketler Türkiye gibi hızlı servis veren bir tedarikçiye bağımlıdır.
Tabi biz tüm yumurtaları aynı sepette taşımayalim. Yeni pazarları her zaman zorlayalim…