Bana en çok sorulan sorulardan bir tanesi de çağdaş yani risk odaklı ve değer katma misyonuna sahip olan iç denetimin, klasik iç denetimden ne farklılığı olduğu. Bir başka ifade ile, iç denetim faaliyetinin klasik teftişten farkı soruluyor. Bu konuda kafası karışık bir kitle olduğunu söylemek mümkün. Klasik denetimin tüm unsurları ile devam ettiği şirket, kamu kurumu ya da sivil toplum örgütleri bulunuyor ve buralarda teftiş görevini yürütmekte olan meslektaşlarımız bu konuda iyi bilgi sahibi olmak istiyorlar. İç denetimin tanımı ya da Standartları da aslında son derece iyi bir perspektif verse de işin uzağında kalmış meslektaşlar için pek anlam ifade etmiyor.
Klasik ve modern iç denetim yaklaşımları arasındaki farkı aşağıdaki anonim hikayenin çok iyi anlattığını düşünüyorum. Bu hikayede belirtilen felsefenin iyi özümsenmesi, aradaki farklılığın daha rahat kavranmasına yardımcı olacaktır.
Hikaye şöyle:
Usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış. Büyük usta, öğrencisini uğurlamış. Çırağına ” Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın?” demiş.
“Resmin yanına bir de kırmızı kalem bırak. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma” diye ilave etmiş.
Öğrenci, birkaç gün sonra resme bakmaya gitmiş. Resmin çarpılar içinde olduğunu görmüş. Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş. Usta ressam, üzülmeden yeniden resme devam etmesini tavsiye etmiş.
Öğrenci resmi yeniden yapmış. Usta, yine resmi şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş.
Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş.
Yanına da, insanlardan beğenmedikleri yerleri düzeltmesini rica eden bir yazı bırakmasını önermiş. Öğrenci denileni yapmış. Birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış. Sevinçle ustasına koşmuş.
Usta ressam şöyle demiş:
“İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri sağanağı ile karşılaşılabileceğini gördün. Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı.
İkincisinde, onlardan müspet, yapıcı, olumlu olmalarını istedin. Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Hiç kimse bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi.”
Hikayede de belirtildiği üzere değer katmak, yapıcı olmak, fayda sağlamak, “sadece hata bulmak” veya “sadece eleştirmekten” çok daha zordur. Çağdaş risk odaklı iç denetimin misyonu budur. Bu misyon ancak iyi yetişmiş, uluslararası standartlara hakim, iç kontrol ve risk yönetimi ile iç denetim metodoloji ve teknikleri ile ilgili yetkinlik kazanmış ve en önemlisi sürekli gelişime açık iç denetçiler tarafından yerine getirilebilir.
Yapıcı olmak eğitim gerektirir. Sadece eleştirmek ve hata bulmak fazla yetkinlik gerektirmez.
Bugün ülkemizde ağırlıklı ve hakim kültür siyasette, iş dünyasında, sporda, sanatta, edebiyatta, sivil toplumda ve diğer tüm sosyal çevrelerde “sadece eleştirmek”. Üreten kişilere destek verecek, yapıcı ve değer katan bir bakış açısına şiddetle ihtiyaç var. “İç denetim” bu açığı kapatan araçlardan bir tanesi. İç denetime sahip çıkmak, yapıcı bir kurumsal ortamı ve ilerlemeyi garantilemektir.