Sağlık Sektörü ve İç Denetim

Bir önceki yazımızda özellikle bazı sektörlerde etkin iç denetim faaliyeti ile birlikte, sağlıklı risk yönetimi ve iç kontrol süreçleri oluşturmanın hayati önem taşıdığını ve riskler nedeni ile bu sektörlerdeki kurumlarda meydana gelebilecek kayıpların telafi edilemez olacağından bahsetmiştik. Özellikle havacılık, sağlık, ilaç ve güvenlik sektörlerini örnek göstermiştik. Yazımızın üzerinden iki gün geçmeden maalesef trajik bir olaydan haberdar olduk. Haberturk.com internet sitesinde haber şu şekilde verilmişti:


“Denizli Devlet Hastanesi kadın doğum servisinde yan yana yatan ve adları aynı, soyadları benzer olan iki hastanın ameliyat ekibi tarafından karıştırıldığı öne sürüldü.

AA muhabirinin edindiği bilgiye göre, idrar yolları tedavisi için bekleyen E.Ç. (36), rahmi alınacak E.Ç’nin yerine ameliyathaneye götürüldü.
İdrar yolları operasyonu uygulanması gereken E.Ç’nin (36) yanlışlıkla rahminin alındığı, hastanın Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğu öğrenildi.
Durumun ortaya çıkması üzerine hastane yönetimi de ameliyat ekibi ve doktorlar Ü.Y. ile M.Ç. hakkında soruşturma başlattı.
Olayı doğrulayan Başhekim Ramazan Canural, AA muhabirine yaptığı açıklamada, 13 Ağustos Çarşamba günü, isimleri aynı, soyadları benzeyen iki hastanın ameliyatlarının birbirine yakın zamanlarda yapılmasının planlandığını söyledi.
Rahmi alınacak hasta E.Ç’nin görevliler tarafından sadece adıyla hitap edilerek çağrıldığını ifade eden Canural, bu çağrıya idrar yolları tedavisi için bekleyen diğer hasta E. Ç’nin (36) ‘benim’ diyerek gittiğini ve idrar yolları tedavisi uygulanması gereken hastanın rahminin alındığını bildirdi.
Dr. Canural, şunları kaydetti:
”İsimleri aynı, soyadları benzeyen ve birbirine yakın ameliyat yapılması planlanan 2 hastadan birisi sadece ismiyle çağrılması suretiyle ‘o kişi benim’ diyerek ameliyat salonuna götürülmüş. Yanlışlıkla diğer hastaya yapılması gereken ameliyat, başka doktorlar tarafından yapılmış. Her türlü ameliyatta dünyanın bütün medeni hastanelerinde uygulanması gereken ameliyat öncesi prosedürler ve kurallar hastanemiz idaresince konulduğu halde, bu kurallara uymadan operasyonu başlatan, gerçekleştiren ve sonlandıran ameliyat ekibi hakkında adli ve idari soruşturma başlatıldı. Olaya savcılık el koydu. Olayla ilgili araştırma yapılması için Sağlık Bakanlığından müfettişler de çağrıldı.”

Kaynak: Haberturk.com

Görüldüğü üzere, ülkemizde gün geçmiyor ki mesleğimiz ile ilgili yeni bir vaka yaşanmasın. Maalesef yine böyle üzücü bir vaka üzerinden bazı önemli bulduğumuz noktaları paylaşmak durumundayız. Öncelikle, sağlık sektöründe faaliyet gösteren kurumlar doğrudan insan hayatı ile ilgili hizmetler verdiklerinden büyük operasyonel risklerle karşı karşıyadırlar. Bu operasyonel risklerin yanı sıra çok önemli yasal ve itibar riskleri de söz konusudur. Bu vakada görüldüğü gibi operasyonel bir risk, yasal ve itibar risklerine dönüşmüştür. Özellikle, hastanelerde etkin bir iç kontrol sistemi bulunması kaçınılmazdır. İç denetim, risk yönetimi ve iç kontrol gibi kavramlar sadece ticari işletmeler, bankalar veya KOBİ’ler için değil, kar amacı gütmeyen kurumlar da dahil tüm tüzel kişilikler açısıdan hayatidir. Özel veya kamu fark etmez; bir sağlık kuruluşunda mutlaka etkin bir iç kontrol sistemi olmalıdır. Şimdi bu örnekte, Sayın Başhekim tarafından, dünyada pek çok hastanede olduğu gibi, ameliyat öncesi prosedürlerin ve kuralların idare tarafından uygulamaya koyulduğu söyleniyor. Bu bir iç kontrol tedbiridir. Önemli bir farkındalıktır. Kendilerini kutluyoruz. Ancak kurumunun en üst idarecisi olarak Sayın Başhekim, bu kontrolün gerçekten var olduğuna ve etkin bir şekilde çalıştığına dair yeterli güvenceye sahip midir? Sorulması gereken soru budur. Değilse, bu güvenceyi kendisine kim verecektir? İş işten geçtikten sonra olaya müdahil olan müfettişler mi? Yoksa başka birileri mi? Ülkemiz iç denetim ve odağında yer alan risk yönetimi, yönetişim, iç kontrol gibi kavramlarla maalesef geç tanıştı. Kamu sektöründe son iki yılda bu konuda bir kıpırdanma başladı. Özel sektörde büyük holdingler ve yabancı ortağı bulunan kuruluşlar iç denetimin önemini anlamış gözüküyor. Elbette finansal sektörde de bu konuda bir farkındalık var. Ancak acaba iç denetimden herkes aynı şeyi anlıyor mu? Örneğin, iş işten geçtikten yani riskler realize olduktan sonra olaya dair yorum getirme misyonuna sahip olan teftiş sistemi, halen ülkemizde iç denetim faaliyeti olarak mı görülüyor? Şirketlerimiz ve yöneticilerimiz, mali odaklı denetim perspektiflerini risk odaklı bir perspektife dönüştürmekte yeterli farkındallığa sahipler mi? Mali risklerin dışında ve bunlardan çok daha yıkıcı olabilen bazı riskler olduğu yeterince anlaşılıyor mu? İç kontrollerden kasıt halen mevzuat mı? Üst yönetimin bakış açısı, yönetim felsefesi, rol ve sorumlulukları, risk ve kontrole bakışı gibi soft kontrollerin değerlendirilmesinin önemi anlaşılıyor mu? Halen iç denetim deyince akla teftiş veya muhasebe denetimleri mi geliyor?Tüm bu sorulara olumlu yanıt verebilmeyi istedik. Ancak ülkemiz henüz yolun çok başında. Şirketlerimiz halen iç denetim müdürü pozisyonu için ilan verirken vergi alanında şu kadar yıl tecrübeli olmak şartını koyuyorlar. Bu bir dönüşüm, bir devrim. Ancak kolay olmayacağı kesin. İşte bu süreçte biz iç denetçiler elimziden geldiğince her ortam ve platformda iç denetimin gerçekte ne olduğunu, ne amaçlarla ve hangi kapsam ile faaliyet göstermesi gerektiğini anlatmalıyız. Mesleğin geleceği şu anki iç denetçilerin omuzlarında. Yük ağır, yol uzun.

Türkiye’de gerek kamu gerekse de özel sektördeki idarecilerin yeniliklere açık oldukları inancındayım. Türk insanı aslında genel olarak yeniliklere açıktır. İç denetim, risk yönetimi ve iç kontrol gibi kavramların orta ve uzun vadede çok büyük talep ve kabul göreceğine ianancım sonsuz. Ancak kısa vadede idarecilerimizin önemli bilgi eksiklikleri söz konusu. Geçmişten bu güne ağır bürokratik şartlar, politik ve ekonomik riskler, mevzuat ve kar baskıları ile çalışmak durumunda kalan idarecilerin bu alanlara dair yeterli bilgi ve tecrübe sahibi olmamalarını da esasen normal karşılıyoruz. Daha düna kadar işletmelerimizin üzerinde en çok durdukları risk “vergisel riskler” idi. Ancak burada yapılması gereken, Sayın Başhekim gibi idarecilere kendilerine inanılmaz fayda sağlayacak bazı güvence ve danışmanlık hizmetlerinin varlığından bahsetmek, bu konularda kendilerini bilgilendirmek. İdareciler günümüzde iç denetim gibi bir araca sahip oldukları için çok şanslılar.

Bir Cevap Yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmadı

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>


Yukarıya Git