“Amerikan gayrı menkul piyasasındaki son şok dalgası, Hollywood filmlerini aratmayacak bir serüveni andırıyor. Bankanın ödeme yükümlülüğünü yerine getiremeyeceğinden endişe eden mudilerin son birkaç günde hesaplarından 1,3 milyar dolar çekmesi üzerine IndyMac derin bir likidite krizine sürüklendi.
Özel bankanın kendi gücüyle nakit sıkıntısından kurtulamayacağının anlaşılması üzerine devlet tasarruf fonu IndyMac’a el koydu. Amerikan tasarruf teminat fonu azami 100 bin dolarlık tasarruf hesabını sahibine ödemeyi garanti ediyor. Toplam 19 milyar dolarlık mevduat toplayan bankada toplam bir milyar dolarlık hesabı bulunan 10 bin mudinin tasarrufları ise yandı.
Büyük riskler, IndyMac’ın sonunu getirdi
IndyMac, son yılların hızla genişleyen gayrı menkul piyasasındaki en büyük kreditörler arasında yer almaktaydı. Küçük tasarruf sahibinin dostu sayılan bu banka sağlam teminat aramaksızın ipotek kredisi dağıtıyordu. Banka son kurtuluş çaresi olarak geçen hafta kredi işlemlerini durdurmuş ve personel sayısını yarı yarıya azaltarak 3 bin 600’e indirmişti. Gayrı menkul krizinin büyük zarara soktuğu bankanın hisse senetleri tabana vurmuştu. ABD tarihinin en büyük ikinci banka iflasının ardından IndyMac’in resmi mevduat fonunun idaresinde faaliyetini sürdürmesi öngörülüyor. Önümüzdeki aylarda bankaya müşteri arayacak olan kamu mevduat fonu IndyMac’i bütün halinde ya da faaliyet alanlarına göre dilimleyip satması bekleniyor. Kamu mevduat fonu sözcüsü David Barr küçük tasarruf sahibi için parasını kaybetme tehlikesinin bulunmadığını söyledi: “Banka kamu mevduat fonunun kontrolü altında. Fon önümüzdeki 90 gün içinde bankaya müşteri bulmaya çalışacak. Banka satılana kadar 100 bin dolardan az para yatıran mudinin endişe etmesi için herhangi bir neden bulunmuyor.
Dev bankalar zorda
IndyMac’in iflasından kimin sorumlu olduğu da Amerikan kamuoyunda hararetle tartışılıyor. Mevduat teminat fonu yetkilileri bankanın batmasından, IndyMac’ın kredi itibarından şüphe duyduğunu kamuoyu önünde açıklayan New York Senatörü Charles Schumer’i sorumlu tutuyor. Senatör Schumer ise bu suçlamaya, mevduat garanti fonunun ilk kez olmamak üzere görevini ihmal ettiği iddiasıyla karşılık veriyor.
Amerikan bankacılığı en büyük iflası 1984 yılında yaşamış ve bilanço değeri 40 milyar doları bulan Continental Illinois Bank’ın borsa değeri bir anda sıfırlanmıştı. Bankacılık branşı, diğer özel bankaların da IndyMac’ın akıbetine uğramasından endişeli. Amerikan ipotek kredisi piyasasının büyük isimlerinden Freddie Mac ve Fannie Mae’nin de acil likidite darboğazı yüzünden kayyuma devredilmesinin an meselesi olduğu söyleniyor.”
KAYNAK: Deutsche Welle
Yukarıda bahsi geçen güncel haber iki konuyu dikkatimize taşıyor;
1. Finansal kuruluşlarda genelde risk yönetimi, özelde ise finansal ve itibar risklerinin ne kadar önemli olduğunu
2. Risklerin birbirine dönüşebildiği veya birbirlerini tetikleyebildiğine
Finansal risk yönetimine milyonlarca dolar harcayan finansal kuruluşlar ki bunların en önemlileri kredi kuruluşlarıdır, finansal riskleri yöneterek bütüncül, kurumsal bir risk yönetimi gerçekleştirdiklerini sanıyorlar. Oysa ki kendileri açısından daha ölümcül olabilecek operasyonel, itibar ve stratejik riskleri söz konusu. Bu örnekte görüldüğü üzere bazı piyasa risklerinin itibar riskine dönüşmesi ve Bankanın bu itibar riskinin gerçekleşmesi sonucu yaşanan etki ile çöktüğü görülmekte. Benzer şekilde yakın zamanda operasyonel risklerin finansal ve itibar risklerine dönüşüp, kurumların önemli ölçüde zarar ettiklerine şahit olduk. Demek ki finansal risk yönetimi tek çözüm değil. Çözüm entegre risk yönetimini hayata geçirmek ve risk yönetiminde bütüncül bir yaklaşım sergilemek. Bunun için de bir Kurumsal Risk Yönetim çerçevenizin olması gerekiyor. Bu konuya ilerleyen yazılarda değineceğiz.
Haberle ilgili ikinci dikkat çeken husus risklerin birbirlerine dönüşmesi ve şiddeti ile kapsama alanının artabiliyor olması. ABD deki bu finansal risk odaklı krizin bir itibar riskine dönüşmüş olması. ABD deki bu finansal risk odaklı krizin bir itibar riskine dönüşmüş olmasından daha ürkütücü olan senaryo bu riskin sistemik bir riske dönüşmesi. Yani bu mudi krizinin ve mevduat hücumunun diğer bankalara da sıçraması. Amerikan Tasarruf Mevduat Sigorta Fonu olan FDIC’in böylesi bir sistemik riskten kaçınmak için bazı tedbirler aldığını biliyoruz. Ancak koruma altına alınan küçük yatırımcı. Büyük yatırımcıyı ürkütmek ise krizin derinliğini artırabilir. Bu noktada büyük yatırımcıları da içine alacak bazı düzenlemeler yapılması sistemk riske yönelik bir alternatif olarak değerlendirilebilir. Hatırlanacağı üzere ülkemizde 2000 ve 2001 yıllarında bazı bankaların maruz kaldığı finansal riskler tüm bankacılık sistemine sirayet ederek sistemik risk ve bu risk sonucu kayıplara yol açmıştı. Bu ise bir ekonomik krize dönüşmüş, reel sektöre etkileri de yıkıcı olmuştu. O halde risk yönetimi sadece finansal odaklı olmamalı, diğer risk grupları da eşit derecede dikkate alınmalı, risklerin diğer risklere dönüşmesine yönelik yapısal tedbirler alınmalıdır. Ülkemiz bu konuda yaşadığı bankacılık krizleri sonrası önemli mesafe almıştır. Ancak kurumlarımızın risk yönetim faaliyetlerinin denetlenmesi noktasında halen etkin bir iç denetim mekanizması kuramadığına da şahit olmaktayız. Bankacılık sektörü entegre risk yönetim modellerine son yıllarda daha fazla ilgi duyuyor ve bankacılık sektörünün düzenleyici otoritesi olan BDDK bankalarda iç denetim sistemin daha sağlıklı hale gelmesi için gerekli düzenlemeleri gerçekleştirdi. Bunlar sevindirici gelişmeler. Yurt dışı kaynaklı yaşanan tüm bu olumsuzluklar etkin bir risk yönetimi için iç denetimin ne denli olduğunu da açıkça ortaya koyuyor.