Anasayfa » Kurumsal Yönetim » Türkiye’ de Yönetim Kalitesi Neden Düşük? Nasıl Artırılır?

Türkiye’ de Yönetim Kalitesi Neden Düşük? Nasıl Artırılır?

Man throwing away paperworkÜlkemizdeki şirketler, kamu idareleri, spor kulüpleri, dernekler, belediyeler, üniversiteler, site/apartmanlar, siyasi partiler eğitim ya da sağlık kurumlarının yani tüm kurumsal yapıların hepsinin ortak bir sıkıntısı var. Sıkıntı “kötü yönetim”. Elbette tespitimiz çoğunluk için geçerli. Zaman zaman münferit olarak iyi yönetim uygulamaları ve yüksek düzeyde yönetim kalitesi ile karşılaştığımız organizasyonlar (kurumlar) olsa da çoğunluk aynı sorunla karşı karşıya. “İyi yönetilmemek” veya “yönetim kalitesinin düşük olması. Bu şirket, kurum ya da organizasyonların kötü yönetilmesi ya da yönetim kalitesinin yüksek olmaması, paydaşlarının ve hatta tüm toplumun bundan olumsuz etkilenmesine neden oluyor.

 

Kötü yönetimin veya bir diğer ifade ile düşük yönetim kalitesinin bazı sinyalleri var. Kurumsal iklimde hesap vermeme, otoriter yönetim, takım çalışmasına karşı duruş, iletişim bozuklukları, uzlaşmaya uzak durma, görev-rol-sorumlulukların etkin dağılmamış olması, karar almanın hiç bir temele dayanmaması ya da uzun sürmesi, bilgi saklama, iç denetimden kaçınma, iç kontrol ve risk yönetimi sistemlerini sabote etme, verimsiz iş süreçleri, kurum içi düşük motivasyon, kurala dayanmayan kişisel uygulamalar, kişisel etki alanlarının büyümesi, kişiye dayalı yönetim, adam kayırma, klikleşme ve birimler arası çekişmeler gibi durumların görülmesi ve en önemlisi kurumsal başarısızlık ve sonuçların giderek kötüleşmesi tanıyı koymamızı kolaylaştırıyor. “Kötü yönetim”, çağımızın en büyük kurumsal hastalığı.

 

participative-management-244

 

 

 

 

 

 

 

 

Dünya üzerinde yönetim ve örgüt teorisi literatürüne katkı yapan tüm akademisyen, araştırmacı ve yazarların yönetim kalitesini tespit etmek için üzerinde uzlaştıkları bazı alanlar var. Bir kurumun yönetim kalitesini bu alanlara yönelik uygulamalara bakarak ve uygulama başarısını ölçerek tespit etmek mümkün. Bununla ilgili bazı modeller var.

 

Bu alanlar genel olarak aşağıdaki gibidir:

- Stratejik yönetim uygulamaları ve amaç/hedef bazlı yönetim

- Performans yönetimi

- Risk yönetimi

- İnovasyon

- Mali yönetim ve raporlama

- Kriz yönetimi

- İtibar yönetimi

- Uyum

- Yatırım yönetimi,

- Kurum içi iletişim

- Süreç bazlı yönetim

- Verimlilik

- Bilgi ve teknoloji yönetimi

- Takım çalışması

- Analitik ve eleştirel düşünme kültürü

- Eğitim politikaları

- Kurumsallaşmaya açıklık ve kurumsallaşma

 

Türkiye’ de tüm bu alanlarda ileri düzey uygulamalara sahip şirket, kurum ya da organizasyon sayısı bir elin parmaklarını geçmiyor. Çoğu da mutlaka bir uluslararası ortağı ya da dış bağlantısı olan kurumlar. Bu alanların sadece bir kısmında ileri düzey uygulamaları olan kurumlarımız var. Örneğin bazı büyük ölçekli bankalar. Ancak bunların haricinde, bu alanların birkaçında dahi ileri düzey uygulamalara sahip kurumlara rastlamıyoruz. Bu durum, yönetim kalitesini değerlendirmesinde ülke olarak sınıfta kalmamıza neden oluyor.

 

project-management-toolsBu tespiti yaptığımda genelde şöyle bir yorum gelebiliyor. “İyi de hocam, bizim şirketlerimiz, kurumlarımız çağdaş yönetim teorilerini uygulamaya çalışan, teknolojiye büyük yatırım yapan, personel ve yöneticilerine  yılda milyonlarca TL tutarında eğitimler aldıran, yöneticilerini geliştirmeye çalışan şirketler. Örneğin bir dönem Türkiye’ de kalite yönetimi furyası vardı. Şirketler buna büyük yatırım yaptılar. Üstelik bu şirketlerin, dünyadaki rakiplerinden altta kalmayacak donanım, yazılım ve bina yatırımları var. Dev plazaları ve modern ofisleri görmüyor musunuz? Bu şirketlerin toplantı odalarında son derece seviyeli toplantılar yapılıyor. Hiç bir konuda yabancılardan geri değiliz”

 

Bu yorumu yapan dostlarıma kibarca yönetim kalitesinin ne demek olduğunu anlatıyorum. Dünyada gelişmişliğin ölçüsü nasıl ki kişi başına düşen cep telefonu, araba ya da AVM sayısı değilse, yönetim kalitesi de bina, teknoloji ve eğitim yatırımlarının büyüklüğü ile ölçülemez. Ya da bazı yönetim araçlarını bir moda veya furya olarak hayata geçirmeye çalışmak da değildir. Yönetim kalitesi, insan zihni, tutum ve davranış kalıpları ile başlar. Stratejik düşünemeyen, risk kavramını bilmeyen, bireyselliği ön planda tutan, paylaşımcı olmayan, şeffaflıktan hoşlanmayan ve ben merkezli yönetim anlayışına sahip kişilerin çalıştığı kurumlar, stratejik planlama, risk yönetimi, takım çalışması, iletişim, verilere dayalı yönetim, süreç yönetimi gibi üst düzey yönetim esaslarına ne kadar yatkın olacaktır? Bunları ne düzeyde içselleştirebilecektir? Ne düzeyde kabullenecektir? Türkiye’ nin sosyolojik kültürü ve insan dokusu buna ne kadar izin verecektir?

 

Evet bugün çoğu şirket, belediye, spor kulübü veya kamu idaresi stratejik planlar yapmakta, performans yönetimi uygulamaya çalışmakta, en ileri teknolojilere yatırım yapmakta, insanlarını eğitimlere yollamakta, iç kontrol ve risk yönetimi sistemleri kurmaktadırlar. Ancak kaç tanesi bunu şeklen değil, öz olarak yürütmektedir. Kaç tanesi bu çalışmalardan ciddi fayda sağlamaktadır? Kaç tanesinde üst yöneticiler bu araçlara saygı duymaktadır? Kaç tanesinde, yönetim “bireysel liderlik odaklı” bir konu değil, “sistem” odaklı bir konu olarak görülmektedir?

 

collaborative-project-managementTürk kültürü ve yönetim anlayışı ile ilgili yurt dışında ve Türkiye’ de nitelikli çalışmalar var. Bir tanesi sayın hocam Prof. Dr. Selami Sargut tarafından yazıldı. Eserin adı “Kültürlerarası Farklılaşma ve Yönetim”. Konuya ilgi duyanlara tavsiye ediyorum. Bu eseri okuyanlar, ülkemizde yönetim kalitesinin neden düşük olduğunu görme şansını bulacaktır. Ülkemizde faaliyet gösteren şirketler, kamu idareleri, spor kulüpleri, dernekler, vakıflar, belediyeler, üniversiteler, site/apartman yönetimleri, siyasi partiler eğitim kurumları, sağlık kuruluşları ve diğer tüm organizasyonlar, çağdaş yönetim ilkelerini belki bir moda olduğu için takip etmeye çalışmakta, ancak bundan sonuç alamamaktadırlar. Toplam Kalite Yönetimi, Yetki Devri, Süreçlerle Yönetim, Stratejik Yönetim, Dengeli Skor Kartı, Amaçlarla Yönetim, Öğrenen Organizasyon, Tam Zamanında Stok Yönetimi, Verimlilik, Kurumsallaşma veya diğer tüm yönetim araç ve modelleri, ülkemizde denenmiş ve büyük ölçüde yaygın başarısızlığa uğramıştır. Ülkemizde şirketler Kurumsal Kaynak Planlama (ERP) yazılımlarından medet ummakta ancak büyük yatırımlar karşılığı hüsrana uğramaktadırlar. Sorun bu araç ve metodların faydasız olması değildir. Elbette bunlar saygın, güvenilir ve kendisini kanıtlamış araç ve uygulamalardır. Sorun, bunların kabulü, içselleştirilmesi, sürdürülmesi ve bunlardan fayda sağlanmasındadır.

 

Ülkemiz yönetim kalitesinin artırılması için öncelikle;

- Dürüst ve ahlaklı

- Vatansever

- Değer katma idealine sahip

- Hayal gücünü ve yaratıcılığını kaybetmemiş

- Analitik ve eleştirel düşünme becerisine sahip

- Hesap verme ve sorumluluktan kaçınmayan

- Liderlik becerilerine sahip

- Planlama yapabilen

- İletişime açık ve takım çalışmasına yatkın

- Çalışkan ve üretken

 

bireyler, vatandaşlar yetiştirmemiz lazım. Bu da ancak ilköğretimden başlayarak olabilir. Milli Eğitim ve Yüksek Öğrenim politikamız bu değerlere uygun bireyler yetiştirmeden (ki şu anda yetiştiremiyor) hiç bir kurumda yönetim kalitesi artmaz. Neticede tüm kurumların insan kaynağının beslendiği havuz bu. Çocuklarımız, gençlerimiz, kaliteli bir yönetime zihnen, manen ve yetkinlik olarak hazır hale gelmeden, yönetim kalitesi artmaz. Sevgili Kazım Kökçü’ nün dediği gibi “İnsan kaynakları demek bir departman demek değildir. İnsan kaynakları tüm Türkiye’ dir, Türkiye’ deki tüm vatandaşlardır”. Bu havuz kaliteli olmadan, kurumlarda kaliteli insan kaynağına sahip olmak mümkün olmaz. Bu özelliklere sahip bireyler yetiştirmeden, çağdaş yönetim teori, teknik ve modellerinin kurumlarda içselleşmesi ve sürdürülebilir olması mümkün olmaz. Birinci koşul budur. Çözüm ise uzun vadelidir. Yönetim kalitesinin artırılması için ilk adım ciddi bir milli eğitim reformudur.

 

Property-Management-Its-Actually-About-The-OrganizationYönetim kalitesini artırmada ikinci önemli konu sistemlerdir. Her kademede yöneticilerin “ben merkezli” ve “ben yaptım oldu” şeklinde düşünce, tutum ve davranış kalıplarını terk ederek, sistemli yönetime geçilmesini kabul ve teşvik etmeleri gerekmektedir. Yönetim kalitesini artırmak için kurumların asgari olarak;

  • Stratejik ve operasyonel performanslarını izlemeleri ve gerekli tedbirleri almaları,
  • Süreçlerini ve işlerini dokümante ederek, karar alıcıların ve işleri yürütenlerin bilgisine sunmaları,
  • Stratejik ve operasyonel düzeyde risklerini bilmeleri ve proaktif tedbirler almaları,
  • İnsan kaynakları, eğitim, teknoloji ve fiziksel yatırımlarını stratejik öncelikleri ve ihtiyaçları doğrultusunda planlamaları ve yapmaları,
  • Tüm stratejik kararlarını verilere ve ortak akla dayalı olarak almaları,
  • Adil bir performans yönetimi ve ödüllendirme sistemi oluşturmaları,
  • İş akışları ve görev tanımlarını netleştirmeleri, sorumluluk alanları ve yetki politikalarını netleştirmeleri
  • Açık bir iletişim ortamı oluşturmaları, fikirleri ve şikayetleri en alttan en üste alabilmeleri

 

gerekmektedir. Bu konulara yönelik sistemler oluşturmak, yönetim kalitesini artırmanın daha kısa/orta vadeli yoludur. Birinci konu, ülkemiz siyasi otoritelerinin görev ve sorumluluğu olduğundan, organizasyonları yöneten yönetici ve liderlerin, bu sistemleri oluşturmaya odaklanması gerekmektedir. Bu sistemleri, elbette Türk kültür yapısı, gelenekleri, teamülleri, psikolojik ve sosyolojik unsurlara uygun olarak kurmak gerekmektedir. İşin püf noktası budur. Madem ki insan kaynağımızı kaliteli hale getirmek uzun zaman alacaktır (belki birkaç nesil), mevcut insan kaynağımızın avantajlı yönlerinden faydalanmak, dezavantajlı yönlerinden kaçınmak ve buna uygun sistemler tasarlamak gerekmektedir.

 

Gerçekten de insanımızın son derece iyi özellikleri vardır. Bu özellikleri ön plana çıkartacak, evrensel olarak takdir edilmeyecek bazı özellikleri devre dışı bırakacak yönetim sistemleri tasarlamak, her kurumda üst yöneticilerin ve liderlerin temel görevidir. İşe “yönetim kalitesinin düşük olduğunu” kabul etmekle başlamak gerek düşüncesindeyim. “Yönetim kalitesi” konusunda paylaşımlara devam edeceğim. Bu yazıyı okuyan dostlarımın, sosyal medyada paylaşım yaptığım platformlarda yorumlarını, görüş ve önerilerini iletmelerini rica ediyorum. Ayrıca paylaşımı artırabilir ve geniş kitlelere ulaşabilirsek, konuları daha geniş bir platformda tartışma şansımız olacaktır. Bu bağlamda paylaşımlarınız için ayrıca teşekkür ediyorum.

Bir Cevap Yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmadı

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>


Yukarıya Git