Ekonomik Suçlar ve İç Denetim

Geçen hafta, Uluslararası Denetim ve Danışmanlık Şirketi PWC’nin 40 ülkede yaptığı “Küresel Ekonomik Suçlar Araştırması- 2007” raporuna göz atma şansım oldu. Rapor Türkiye genelinde ekonomik suçlar hakkında farkındalık kazanmayı ve bu tür suçların ortaya çıkarılması ve etkilerine dair bilgi vermeyi hedefliyor. Raporun baz aldığı sonuçlar Türkiye’deki önde gelen 105 şirketin üst düzey temsilcileriyle görüşülerek oluşturulmuş. Araştırma kapsamında üç ana konu derinlemesine araştırılmış:

  • ekonomik suç işleyen kişilerin profilleri,
  • ekonomik suçlarla ilgili denetimlerin etkinliği,
  • ekonomik suçların soruşturulması ve alınan önlemler.

PricewaterhouseCoopers’ın dünya çapında 40 ülkeden 5400 şirketin katılımı ile yaptığı 4′uncu Küresel Ekonomik Suçlar Araştırması bazı çarpıcı sonuçlar ortaya koyuyor:

  • Dünya genelinde şirketlerin yüzde 43’ü son iki yıl içersinde ekonomik suçla karşı karşıya kalmış. CEE (Orta ve Doğu Avrupa) ülkelerindeki ortalama yüzde 50, Türkiye’deki ise yüzde 36. Ancak bu Türkiye’de daha az olay yaşandığını göstermiyor. Bu oranın düşüklüğünün Türkiyedeki şirketlerin ekonomik suçları tespit ve raporlamadaki isteksizlik ve sistemsizliklerinden kaynaklandığı ifade edilmiş.
  • İşlenen ekonomik suçların şirketlere yarattığı mali kayıp iki yılda yüzde 40 artarak vaka başına ortalama 2,4 milyon dolar olmuş.
  • Araştırmaya ilk kez katılan Türkiye’de ise en çok işlenen suç, yolsuzluk ve rüşvet.
  • Araştırmaya Türkiye’den katılan 105 şirketin üçte birinden fazlası (% 36) ekonomik suçlarla karşılaştıklarım belirtirken, en çok işlenen suç ise şirket varlıklarına yönelik hırsızlıklar. Ankete katılan Türk şirketlerinin yüzde 6’sı ‘sı son iki yılda yolsuzluk ve rüşvet suçları ile karşılaştıklarını belirtmişler.
  • Türkiye’de ekonomik suçlardan kaynaklanan mali kayıp, vaka başına ortalama 3,9 milyon dolarla, 2,4 milyon dolar olan dünya ortalamalarının yüzde 63 üzerinde.
  • Aynı şekilde 3,4 milyon dolar olan CEE (Orta ve Doğu Avrupa) ülkelerindeki miktardan yüzde 15 oranında yüksek.
  • Araştırma E7 ülkelerini (Emerging 7 olarak nitelendirilen Brezilya, Rusya, Çin, Hindistan, Meksika, Endonezya ve Türkiye) de kapsıyor. Türkiye, vaka başına 3,9 milyon dolar kayıpla E7 ülkeleri arasında üçüncü sırada.
  • İlk sırayı 12,9 milyon dolarla Rusya, ikinci sırayı ise 9,4 milyon dollarla Brezilya almış. Meksika dördüncü.
  • Ekonomik suçların bu ülkelerde yüksek çıkmasının nedenini, “Yolsuzluk ve rüşvet olarak tespit edilmiş. Bu suçlar, bahse konu ülkelerde adeta gelenek haline getirilmiş. Ayrıca şirketlerin iç denetim mekanizmaları da yetersiz olarak değerlendirilmiş.
  • Araştırma kapsamındaki 105 Türk şirketinin yüzde 36′sında ekonomik suç işlenmesine rağmen olayla ilgili yasal işlem yapılmamış
  • Türkiye’de işlenen ekonomik suçların yüzde 43′ünün şirket çalışanları tarafından gerçekleştirilmiş olduğu ve bunun yüzde 25’inden de üst yönetimlerin sorumlu olduğuna dikkat çekiliyor. Bunun da suçların ortaya çıkarılmasını zorlaştıran bir faktör olduğunu belirtilmiş.
  • Aileler itibarlarının zedelenmemesi için bu tür olayları saklamayı tercih ediyor.
  • Üst yönetim ve alt kademe yöneticilerin ekonomik suçlarına verilen tepkileri farklı oluyor. Üst yönetim işin içindeyse alt kademe bunu daha kolay atlatılabilecek bir durum olarak algılıyor. Alt kademe suç işlerse kişi işinden oluyor, iş hukuku ve ceza hukuku devreye giriyor.
  • Ekonomik suçların yarattığı toplam kayıp mali zararla sınırlı kalmıyor. Araştırmaya katılan şirketlerin yüzde 59′u marka saygınlığının zarar görmesi, personelin moralinin azalması ve pazar payı kaybı gibi dolaylı zararlar gördüklerini belirtiyorlar.
  • Kişilerin lüks yaşam biçimi sürdürme istekleri ekonomik suçların başlıca nedeni olarak tespit edilmiş.
  • Bu durum Türkiye’de son ekonomik gelişmelerin, tüketimdeki aşırı artışın ve kişilerin en son çıkan ürünlere sahip olma isteğinin bir sonucu olarak ortaya çıkıyor. Türkiye’de lüks tüketimi özendiren çok şey doluğu ifade edilmiş. Alışveriş merkezlerinin sayısının artması, lüks markaların Türkiye’ye gelmesi en önemli faktörler olarak görülmüş.
  • Ekonomik suçlar en genel olarak rastlantı sonucu veya risk yönetimi ile ilgili denetimler ve sistemler aracılığı ile ortaya çıkıyor.
  • Araştırmaya katılan Türk şirketlerinin yüzde 16’sı bünyelerinde iç denetim ve yüzde 5’i şirket güvenliği olduğunu belirtse de, araştırma sonuçları ekonomik suçların yüzde 42′sinin ‘ihbar’ sonucu ortaya tesadüfen açığa çıktığım gösteriyor. CEE ülkelerinde yüzde 25 olan bu oran dünya genelinde ise yüzde 34 düzeyinde.
  • Araştırmaya Türkiye’den katılan şirketlerin yüzde 37′si suçluya karşı hiçbir uygulamada bulunmamış. Bu oran da CEE ülkelerinde yüzde 16.
  • Türk şirketlerinin yüzde 32′si ekonomik suç işleyen çalışanlarını işten çıkarmış.
  • Raporda, ekonomik suçların Türk şirketlerinin küresel piyasalardaki saygınlıkları üzerinde olumsuz etkilere yol açabilecek önemli ve büyüyen bir tehlike olduğuna dikkat çekilmiş.

Bu tespitler oldukça dikkat çekici. Bu tespitleri baz alarak kendi görüşlerimizi aşağıda paylaşmak istiyoruz:

ü Türk şirketleri iç denetimi ve sağlayacağı faydaları bilmiyor.

ü Üst yöneticilerin ve alt kademe yöneticilerin şirket hissedarları aleyhine iş ve işlemler içinde olmaları ihtimaline karşı, şirket sahipleri iç denetim sistemleri oluşturmalılar. Bu finans alanında “vekalet teorisi” olarak bilinen soruna yönelik geliştirilen etkin bir çözüm

ü Ekonomik suçların mali kayıpları çok büyük boyutta. Ancak bu kayıplardan daha önemli gözükmeyen kayıplar söz konusu oluyor. Araştırma sonuçlarına göre yaşanan bu ortalama kayıplar, etkin bir iç denetim sisteminin maliyetinden çok daha fazla.

ü Ekonomik suçlara yönelik yeterli kontrol ve denetim mekanizmaları tesis edilmez ise, bu tür suçların tespit edilmesi tesadüflere ve ihbarlara kalıyor. Denetimlerin bu tür suçları ortaya çıkartma rolü oldukça fazla.

ü Yeni TTK’ nın (Türk Ticaret Kanunu) acilen devreye alınması lazım. Yeni TTK, şirketlerde daha etkin bir kurumsal yönetim ve denetim mekanizması öngörüyor. Bu kanun ile ekonomik suçlara karşı kurulması gereken kurumsal mekanizmalara dair genel rehberlik sağlanmış oluyor. Yeni TTK’da şirket yönetim kurulları adına gözetim görevini üstlenecek olan denetim komiteleri, üst yöneticilerce gerçekleştirilen ekonomik suçlarla savaşmada etkin bir unsur olacak. İç denetimin bağımsızlığı sağlanarak, ekonomik suçların ortaya çıkartılma yüzdesinde gelişme sağlanacak.

ü Şirketlerin bünyelerinde iç denetim departmanı oluşturma bilgi ve donanımı olmayabiliyor. Bu halde mutlaka dış danışmanlardan ve iç denetim hizmeti sunan profesyonellerden yardım almaları gerekiyor. Şirketler iç denetim hizmetlerinden iki şekilde yararlanabiliyor;

o Dış kaynak kullanımı (Outsourcing): İç denetim hizmetlerinin dış uzmanlarca sağlanması

o Bünyede iç denetim sistemi kurulması: Bu konuda yine dış uzmanlardan destek alınabilir. Şirketlerimiz genellikle bu yolu seçiyor. Ancak burada sorun şirketlerin iç denetim kurulumuna ilişkin sadece “eğitim” talep etmeleri. Oysa ki iç denetim sistem kurulumu son derece karmaşık ve iyi yapılandırılması gereken bir süreç. Şirket personeli aldıkları eğitim sonrası iç denetim farkındalığı yakalasa da, bu eğitimler yeterli olmuyor. Eğitim alanlar bu bilgiler ile ne yapacaklarını tam bilemiyorlar. Uygulamalı danışmanlık hizmetlerinin tercih edilmesini öneriyoruz.

Yeminli mali müşavir ve bağımsız denetçiler iş süreçlerine, operasyonlara girmediklerinden suçu tespit ve raporlamada rolleri çok sınırlı. Oysa iç denetçiler iş ve görev kapsamları nedeni ile, kurum yönetim kurullarına ve üst yönetimlere, ekonomik suçlara ilişkin en iyi güvence sağlayabilecek kişilerdir.

Bir Cevap Yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmadı

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>


Yukarıya Git