Üniversitelerde İç Kontrolün Önemi

23 Nisan 2014 tarihi itibariyle haber sitelerine düşen bir haber dikkatimi çekti. DHA’ nın geçtiği haberi aynen aktarıyorum:

“Trakya Üniversitesi’nin eski muhasebe yetkilisi ve Sosyal Tesis İşletme Müdürü’ nün, 14 Nisan günü Tıp Fakültesi Hastanesi binası altında bulunan ve üniversite tarafından işletilen restoran ve market kasalarından ’bankaya para yatıracağım’ diyerek yaklaşık 25 bin lira alıp ortadan kayboldu. İşletmedeki görevlilerin muhasebeye haber vermesi üzerine ortaya çıkan olayla ilgili olarak ……….. ’in işe gelmediği ve kaçtığı tespit edildi.


Sosyal tesislere ürün sağlayan firmadan ödemelerin kendilerine yapılmadığı yönünde şikayetler gelmesi üzerine yapılan incelemede ………’in tesise ürün getiren özel firmalardan alacaklarına karşılık ödeme makbuzu imzalattığı ancak, ödemesi gereken yaklaşık 500 bin lirayı ödemeyip zimmetine geçirdiği ortaya çıktı.

Rektörlük binası girişinde resim sergisinin açılışını yapan Trakya Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Yener Yörük, paralarla birlikte kaçan …………..’in avukatı aracılığıyla memurluktan istifa ettiğine dair dilekçe gönderdiğini söyledi. Prof. Dr. Yörük, konuya ilişkin adli ve idari soruşturmanın sürdüğünü de belirtti”.

 

Üniversitelerde iç kontrolün ne kadar önemli olduğunu bu örnek ile bir kere daha görmüş oluyoruz. Sayın Rektörlerin, bu konuya gereken önemi vermeleri, sadece kurumsal itibar değil, şahsi itibar açısından da büyük önem taşıyor. Bu vakada, kaybedilen 500 bin TL, oldukça önemli bir kaynak. Kimbilir bu kaynak ile üniversite ve öğrencilerin yararına ne işler yapılabilirdi. Örneğin Üniversite bünyesinde oluşturulacak ve bilgi sistemleri ile desteklenecek bir iç kontrol sisteminin maliyeti belki de bu kaybedilen paranın sadece beşte birini geçmeyecekti.

 

Sadece Üniversitelerde değil, tüm kamu idarelerinde benzer sorunlar yaşanabilir. Yolsuzluk, usulsüzlük, verimsizlik ve kaynakların etkin kullanılmaması tüm kurumlar açısından önemli risklerdir. Bu risklerin kurum genelinde ve tüm iş süreçlerinde tespit edilmesi, ölçülmesi ve belirli bir sistematik ile kontrol altına alınması iyi bir “iç kontrol sistemi” ile mümkündür. 5018 sayılı Kanun ile Kanuna tabi tüm kamu idareleri için iç kontrol sistemleri oluşturmak zorunludur. Bu bağlamda Devlet Üniveristeleri de 5018 sayılı Kanuna tabi olduklarından, iç kontrol sistemleri oluşturmak durumundadırlar.

 

Kanunen oluşturmak zorunda olmakla birlikte, ülkemizde üniveristelerin %70′ inden fazlasının iç kontrol konusunda yetersiz üst yönetici desteği, eksik teknik bilgi ve deneyim ya da kurum içi direnç nedeni ile adım atamadıkları bilinmektedir. Bugün Üniversitelerde iç denetim faaliyetleri açısından da sıkıntı vardır. İç kontrol sistemlerini denetlemek ve iç kontrol zafiyetlerine karşı güvence sağlamak üzere görev yapan iç denetçiler, Üniversitelerde yer bulamamaktadır. Yaklışık 44 üniversitede iç denetçi ataması yapılmamıştır. 200′ den fazla iç denetçi kadrosu boş durumdadır. İç denetçisi olan Üniversitelerde ise, iç denetçi sayıları yeterli değildir.

 

Akademik bilgi, özel ve kamu sektörü ile sivil topluma insan kaynağı kapasitesi geliştirme, bölgesel kalkınmayı destekleme, araştırma ve üretme merkezleri olan Üniveristelerin, sahip oldukları kaynakları, varlıkları ve süreçleri iç ve dış risklere karşı korumaları, iç kontrol ve iç denetim olmadan mümkün olmayacaktır. Bu ve benzeri üzücü vakaların tekrarlanmaması açısından, Üniversite Üst Yöneticilerinin, iç kontrol ve iç denetim süreçlerini desteklemeleri ve kurumsal kabule zemin hazırlamaları önem taşımaktadır.

Bir Cevap Yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmadı

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>


Yukarıya Git