Elektrik Kesintisinin Gerçek Nedeni Ne?

1112Bildiğiniz üzere 31 Mart 2015 tarihinde Türkiye’ nin büyük bölümünde elektrik kesintisi yaşandı. Enerji Bakanı başta olmak üzere kurum yönetiminin yaptığı açıklama olayın teknik arıza ve işletme hatasından kaynaklandığı yönünde. Yani işin içinde hem bir teknik arıza var, hem de hatların işletimi ile ilgili daha ciddi bir sorun söz konusu. İki risk birleşince ülke genelinde elektrikler gitmiş oldu. Yaşanan bu felaketin bilançosu da hiç azımsanacak düzeyde değil.

 

Meydana gelen elektrik kesintisi ilk saatlerinden itibaren özellikle büyükşehirlerdeki ulaşım sisteminin çökmesine yol açtı. Metrolar, tramvaylar, yüksek hızlı tren ve Marmaray seferleri durdu. Tünellerde kalan metrolardan yolcular yaya olarak çıktılar. Hastanelerde elektrik kesintisi nedeniyle yarım kalan cerrahi müdahaleler bulunduğu bilgileri medyada yer aldı. Ayrıca bazı işyerleri elektrik kesintisi nedeniyle kapandı. Kesinti nedeniyle çalışmayan trafik lambaları, trafiğin tıkanmasına ve kazalara neden oldu. Bazı yerlerde içme suları kesildi. İstanbul, Trabzon seferini yapan bir uçak Samsun Havalimanı’na iniş yapmak zorunda kaldı. Antalya’da elektronik hafızası sıfırlanan bir barajın kapaklarının açılması nedeniyle, bir meydan sular altında kaldı. Bankalardaki ve borsadaki tüm işlemler durdu. Kredi kartlarıyla alışveriş yapılamadı. Elektrik kesintisinin bilançosu ile ilgili rakamlar ise bir gün sonra açıklanmaya başladı. Ankara Sanayi Odası (ASO) Başkanı Nurettin Özdebir, kesintinin bilançosu hakkında değerlendirmelerde bulundu. Özdebir yaptığı değerlendirmede; “Türkiye’nin bir yıllık milli geliri üretim olarak 800 milyar dolar. Bunu 365 güne bölelim (ki tatil günlerini çıkarmamız gerekir ama çıkarmayalım), günlük üretimi 2.2 milyar dolar oluyor. Böylece elektrik kesintisi nedeniyle 1 saatte Türkiye’nin yaşadığı üretim kaybı yaklaşık 100 milyon dolara yakın oluyor” şeklinde bir değerlendirme yaptı.

 

maliye_kayip_vergilerin_pesine_dustu_h251302.2. milyar dolar iddialı bir rakam olsa da, kesintinin ülke ekonomisine maliyetinin 500-600 milyon Doların altında olmadığı üzerinde genel bir fikir birliği var.

 

Peki bu kesinti gerçekten de teknik bir arıza ve işletim hatasından mı kaynaklandı?

 

 

 

CauseEffectBizce olayın görünen sebebi bu olsa da, aysbergin suyun altında kalan kısmına da bakmak lazım.

 

Bu olayda esas sebebin, yani kök sebebin, başta Enerji Bakanlığı ve TEİAŞ’ ın etkin çalışan iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemleri bulunmuyor olması olduğunu düşünüyorum. Aslında ülkede ne zaman kurumsal bazda bir felaket, yolsuzluk, kayıp ya da başarısızlık yaşansa, sebebinin genelde bu sistemlerin tesis edilmemiş olması olduğunu yazıyorum. Elektrik kesintileri, bankalarda yaşanan hırsızlıklar, şirketlerde yaşanan suistimaller, kamu idarelerinde yaşanan başarısızlık ve skandallar, sivil toplum örgütlerindeki yönetim problemleri, sağlık kuruluşlarındaki facialar ve diğer pek çok kurumsal kaybın ana sebebi, bu kayıplara yol açan spesifik olay değildir. Hep yazdığımız gibi, bu münferit olaylar belki bardağı taşıran son damla olmuştur ama bardağın dolma sebebi değildir. Ülkemizde ve dünyada kurumlarda yaşanan benzer skandal ve sorunların ana sebebi etkin iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemleri oluşturulmamış olmasıdır.

 

2007′ den beri yazılarımda bu konuya değiniyor ve şirket sahipleri, banka yönetim kurulları ve kamu idarelerinde üst yöneticileri uyarıyorum. İç kontrol ve kurumsal risk yönetimine önem verin, bu sistemleri oluşturun, iç denetçilerinizi destekleyin, arkasında durun diyoruz.

 

Skandal, sorun, verimsizlik, suistimal, yasal ve itibar kayıpları yaşamayacak bir kurum yoktur. Bu riskler sizin kurumunuzu ve şirketinizi de tehdit ediyor. Bu güne kadar problem yaşamadınız diye, bundan sonra da yaşamayacağınızı düşünmeyin diyorum.

 

yurt_genelinde_elektrik_kesintisi_h62783En son örnek TEİAŞ oldu. Maalesef iyi niyetli olduğunu düşündüğümüz Genel Müdür istifa etmek zorunda kaldı. Ülkemizde ender görülen onurlu bir davranış olduğu için kendisini ayrıca kutluyorum.  Ancak buna gerek var mıydı? TEİAŞ’ ın da içinde bulunduğu KİT’ lerde iç kontrol 2014′ ün başından beri Kamu Finansman Kararnameleri ile gündemde. Peki bu konuda üst yönetim ne yaptı? İç kontrol sistemi oluşturma işini ne kadar ciddiye aldı? Sayın Genel Müdür bu konuya özel önem verdi mi? Yoksa konu ilgi Daire Başkanlığında bir veya iki uzmanın sırtına mı yıkıldı? Bu soruların cevabını sanırım hepimiz biliyoruz. Sadece TEİAŞ değil, ülkemizdeki pek çok KİT, kamu idaresi, banka ve şirkette de iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim yeterince ciddiye alınmıyor. Çünkü ne fayda sağlayacakları, ne denli hayati öneme sahip oldukları maalesef yeterince bilinmiyor.

 

Bu olay, bu sistemlerin eksikliğinin sonuçları hakkında yeterli fikir veriyor. Bu sistemlere yapılacak cüzi bir yatırım ve biraz yönetim desteği 500 milyon Dolarlık kaybın önüne geçebilirdi. Ne acı ki, kimse bu kaybın esas sebebinin iç kontrol eksikliği olduğunu dahi idrak edebilmiş değil.

 

Oysa TEİAŞ’ ta etkili iç kontrol ve risk yönetimi sistemleri ile sağlıklı bir iç denetim mekanizması olmuş olsa, bu sorun daha gerçekleşmeden, henüz risk aşamasında iken, tespit edilip önlem alınabilirdi. Nasıl mı?

 

Öncelikle iç kontrol ve kurumsal risk yönetiminin temel fonksiyonunun, bir kurumun amaç ve hedefleri, organizasyon yapısı, iş süreçleri, riskleri ve bu risklere yönelik risk tepkileri (stratejileri) ile ilgili bir değerlendirme yapmak ve iyileştirmek olduğunu belirtmek gerekiyor. Yani bu sistemler, bir kurumun strateji, karar, süreç ve işlemlerindeki risklerin erkenden teşhisi ve tedavisi için bir nevi kurumsal check up veya röntgen görevi görüyor. TEİAŞ örneğinden yola çıkılır ise, bu sistemler kurulurken, kurumun tüm iş süreçleri detaylı olarak analiz ediliyor, tüm iş süreçlerinde riskler detaylı olarak tanımlanıyor ve ölçülüyor. En yüksek seviyeli riskler, öncelikle ele alınarak bu risklere yönelik yeterli düzeyde tedbir alınması sağlanıyor.

 

Elektrik kesintisi örneğine dönersek, ülke genelinde yaşanan facianın sebebinin teknik arıza ve işletim sorunu olduğu söylenmişti.

 

Burada sormamız gereken sorular şunlar:

  • Bu teknik arızalar ve işletim sorunları acaba önceden öngörülebilir miydi?
  • TEİAŞ’ ın iletim hatlarında ve Genel Müdürlüğünde çalışan uzmanlar ve yöneticiler bir araya gelerek, kurum risklerini tespit edip, bu risklere karşı alınması gereken risk tedbirlerini (kontrol faaliyetleri) veya risk yönetim stratejilerini önceden belirleyebilirler miydi?
  • Bu riskler ve olası sonuçları başta Genel Müdür olmak üzere, tüm yöneticilere düzenli olarak raporlanabilir miydi?
  • Her bir iş süreci için (iletim hatları ile ilgili teknik süreçler başta olmak üzere) anahtar risk göstergeleri belirlenip, bunlardaki gerçekleşmeler izlenebilir miydi?
  • Kurum genelinde risk konusu ciddiye alınan, tartışılan, kurum kültürü içinde değer gören bir kavram haline gelebilir miydi?
  • Kurum genelinde tüm iş süreçleri ve iş akışları tanımlanıp, süreçlerde görev tanımları oluşturulup, kurumsallaşma artırılabilir miydi?
  • Görevlendirmelerde liyakate daha fazla önem verilebilir miydi?
  • Taşrada çalışan uzman, mühendis, başmühendis, şef ve müdürler ile Genel Müdürlük, özellikle riskler, kontroller ve iyileştirme önerileri bağlamında daha sık ve etkili bir iletişim kurabilir miydi?
  • Personel ile yönetim, kurumun karşı karşıya kaldığı veya değişim nedeni ile kalabileceği riskleri periyodik öz değerlendirmeler ile takip edebilir miydi?
  • Etkin bir iç denetim mekanizması ile tüm iş süreçleri denetlenerek, sistemsel sorunlar, kontrol boşlukları ya da örgütsel zafiyetler tespit edilip, iyileştirilebilir miydi? Bunlar Üst Yönetime zamanında raporlanmış olsa, bu tür sorunlara yönelik işletme, yatırım ya da organizasyonel kararlar zamanında alınabilir miydi?
  • Kurumun karşı karşıya kalabileceği özellikle stratejik ve sistemsel riskler, risk senaryoları bağlamında değerlendirilip, kriz yönetim planları oluşturulabilir miydi?
  • İş sürekliliği ve olağanüstü durum planları ile kesinti olsa bile, kesintiyi sonra erdirme çok daha kısa sürebilir miydi?

 

Bu soruların hepsine olumlu cevap verilebilir. Ancak bunun için bir iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemlerine ihtiyaç var. Kurumlar iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim sistemlerini kurarak, yukarıda sorular bağlamında belirtilmiş olan tüm faydaları sağlayabilir.

 

sema2Bu son olayda, iç denetim veya risk yönetimi alanlarında çalışanların sıklıkla tecrübe ettikleri üzere, TEİAŞ Kurumunun operasyonel riskleri, iyi yönetilemediği için sistemsel riske dönüşmüş oldu. Sistemsel risk, bir kurumun ya da politika yapıcıların hatası nedeni ile ilgili kitlelerin, sektörün ya da grupların tümden etkilendiği, sonuçları ciddi boyutlarda olan risk demek. Hep verdiğim bir örnek vardır. Yangın ile mücadelede en iyisi daha en baştan yangının çıkmasının engellenmesidir. Bunun için proaktif mücadele gerekir. İkinci en iyi çözüm ise yangının fazlaca alevlenmeden ya da belirli bir alan içinde henüz yayılmadan tespiti ve söndürülmesidir. Riskler de böyledir. Şirketlerde en çok görülen riskler, günlük operasyonlardaki operasyonel risklerdir. Bunlar yetersiz sistem, plan, süreç, karar, insan kaynağı, teknoloji veya hatalardan kaynaklanan ve kayıplara neden olan risklerdir. Daha tehlikelisi bu risklerin stratejik, yasal ve itibar risklerine dönüşmesidir. En tehlikelisi ise kitleleri veya sektörün tamamını olumsuz etkileyecek olan sistemsel risklere dönüşmesidir. İşte operasyonel risklerin çoğu da birer kıvılcım gibidir. Ciddi boyutta alevlenmeden, tespit edilip söndürülmeleri gerekir. Riskler, henüz yangına dönüşmemiş alevlerdir. Ciddiye alınmaları gerekir.

 

Ülkemizdeki organizasyonların çoğunda, yönetim kurulları, yöneticiler ve çalışanlar iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim kavramlarından bihaberler. Oysa ki, bu sistemler, ekonomik sürdürülebilirlik, sosyal sorumluluk, itibar ve gelecekte var olabilmenin en büyük güvencesi. Bunlar oluşturulmadığında kayıp kaçınılmaz oluyor. Belki bugün değil ama bir gün!

 

Yaşanmış olan bu felaketin ülkemize etkisi ciddi boyutta oldu. Oysa bu sistemlere yapılacak bir yatırımın maliyeti, bu kaybın binde biri bile değildi. Üstelik de sadece bu riske değil, benzeri pek çok riske de çözüm olacaktı. Öyle ya, TEİAŞ’ ın gerçekleşen ve ülkeyi sarsan “bir” riskinden bahsettik. Oysa TEİAŞ’ ta buna benzer ciddiyette teknik, yönetsel, stratejik onlarca, hatta yüzlerce farklı risk olabilir. Ya onlar gerçekleşirse ne olacak?

Operational_Risk_Workpage

 

TEİAŞ, ülkemize yıllardır başarı ile hizmet eden değerli bir kurum. Başarılı olmaları bizleri mutlu eder. Yaşanan sorunun gerçek sebebinin iç kontrol, risk yönetimi ve iç denetim eksikliği olduğunu umarım fark ederler. Bunu en fazla siyasetçilerin fark etmesi gerekiyor. Siyasetçiler de tıpkı şirket patronları ve üst düzey kamu yöneticileri gibi bu kavramlardan bihaberler. Onlar da bu yaşanan felaketin sebebinin, bu kurumsal sistemlerin eksikliği olduğunu bilmeli ve buna önem veren kanun ve düzenlemeleri yapmalılar. Başta Sayın Cumhurbaşkanı ve Başbakan olmak üzere tüm devlet büyüklerine sesleniyorum: “Lütfen bu kurumsal sistemlerin, kanun düzeyinde, yaptırımları da olacak şekilde ülkede zemin kazanmasını sağlayacak tedbirleri alın. Kamu idareleri, özel sektör şirketleri, finansal kuruluşlar ve sivil toplum örgütlerinde bu mekanizmaları zorunlu kılın. Bu kayıpların büyük ölçüde önleneceğini, çok daha az yaşanacağını, ülke olarak itibarımızın, sosyal ve ekonomik kazanımlarımızın arttığını göreceksiniz”.

Bir Cevap Yazın

E-Posta adresiniz yayınlanmadı

Şu HTML etiketlerini ve özelliklerini kullanabilirsiniz: <a href="" title=""> <abbr title=""> <acronym title=""> <b> <blockquote cite=""> <cite> <code> <del datetime=""> <em> <i> <q cite=""> <strike> <strong>


Yukarıya Git